29 Eylül 2016 Perşembe

ITIL nedir ? ITIL v3 döngüsü nelerden oluşur ?

ITIL
              ITIL, (Information Technology Infrastructure Library) (Bilgi Teknolojisi Altyapı Kütüphanesi) tanımlamasının baş harflerinden oluşan kısaltmasıdır. 
              Bu tanım içinde bilişim teknolojisi hizmetlerinin daha iyi ve verimli olarak ulaştırılabilmesi için kullanılacak bir yöntemler bütününü barındırır. ITIL bir süreç yaklaşımıdır ve müşteri, hizmet sunucu, bilişim bölümü ve kullanıcılar arasındaki eşgüdümü sağlamak üzere 1987’de İngiltere Ticaret Bakanlığı tarafından geliştirilmiştir.
              BT hizmetlerinin dağıtımının iyileştirilmesini esas alan ITIL, dünya üzerinde yaygın olarak kullanılan bir standart haline gelmiştir. ITIL’in ikinci sürümü 2001’de, üçüncü sürümü ise biri giriş olmak üzere toplam altı kitaptan oluşacak şekilde 2007’de yayınlamıştır. Son sürümü ise 2011 yılında yayınlamış ve hala kullanımdadır.
               Bu beş temel kitap bütüncül bir yaklaşım ile ITIL Hizmet Yaşam Döngüsünü resmeder. Müşteri ihtiyaçları ve bilişim teknolojisi gereksinimlerinin etmenleriyle başlayıp uygulamada hizmet uyarlaması ve tasarımıyla devam ederek sonunda hizmet aşamalarının izlenmesi ve geliştirilmesi bölümüyle ile son bulur.
ITIL standartlarını benimsemek kullanıcılara aşağıda sayılacak olanların da içinde bulunduğu çok geniş bir kazanım çeşitliliği sunar. ITIL kullanarak:
  • BT hizmetlerinizi geliştirebilir,
  • Maliyetlerinizi azaltabilir,
  • Hizmet sunumunda daha profesyonel bir yaklaşımla müşteri memnuniyetini geliştirebilir,
  • Üretkenliğinizi artırabilir,
  • Deneyim ve yetenek kullanımınızı iyileştirebilir,
  • Taşeron olarak verdiğiniz hizmet sunumunu daha iyi hale getirebilirsiniz.
            Daha önce de söylediğimiz gibi ITIL dünya üzerinde birçok büyük kuruluş tarafından benimsenmiş ve uygulanmaktadır. Bu kuruluşların arasında NASA, İngiltere Ulusal Sağlık Servisi (NHS), HSBC ve Disney sayılabilir.
            Üçüncü sürüm olarak da bilinen 2007 sürümü, ikinci sürümün genişletilmiş haliydi ve gerekli süreç tamamlandıktan sonra yerini tamamen değişmiş olan 2011 sürümüne bıraktı. ITIL’in ikinci sürümü hizmet sunumu ve destekle doğrudan ilgili etkinliklere odaklanırken, ITIL 2007’de bu durum yerini bütüncül bir yaklaşıma bırakmış, tüm BT organizasyonunu ve müşterine hizmet ulaştırırken gerekli tüm destek bileşenlerini kapsayacak şekilde genişletilmiştir. İkinci sürümde yer alan çoğu etkinlikler 2007 sürümünde dokunulmadan bırakılmış fakat genişlemeyi sağlamak amacıyla terminolojide bazı temel değişikliklere gidilmiştir.
2007 sürümüyle benzer bir şekilde, 2011 sürümü de beş temel kitaptan oluşmuştur. Bu kitapların başlıkları sırasıyla;
Hizmet Stratejisi (Service Strategy)
Hizmet Tasarımı (Service Design)
Hizmet Dönüşümü (Service Transition)
Hizmet Uygulaması (Service Operation) ve
Sürekli Hizmet Geliştirme (Continual Service Improvement) olarak belirlenmiştir.
2011 sürümü, daha önce değinilen fakat tanımlanmayan resmi süreçlerin tanımlanmasıyla oluşan bir yapı güncellemesidir. Ayrıca daha önceki sürümlerde yer alan hataları ve tutarsızlıkları da düzeltme yoluna gider. Son sürüm içinde 26 süreç tanımlanmış ve bu süreçlere ilişkin rehberler sunulmuştur.


ITIL v3 – IT/BT Hizmet Döngüsü Nedir






IT sektöründe çalışanları çok daha fazla ilgilendiren konulardan biri de IT Hizmet Seviyeleridir. İşte bu noktada en önemli sertifika ve terminoloji ise ITIL dır. ITIL kelime açılımı olarak Bilgi Teknolojileri Altyapı Kütüphanesi (Information Technologies Infrastructure Library) anlamına gelmektedir.
ITIL daha önce adı COBIT olan bir sistem olup İngilizler tarafında geliştirilmiş, denenmiş ve sonuç alınmış uygulamalar dizisidir. ITIL ın ilk adımları aslında bilgisayarların iş hayatına girdiği dönemler olan 80 lerde zamanın İngiltere Kraliçesinin isteği üzerine oluşturulmuştur. İngilizler bir çok konuda olduğu gibi bu konuda da sistemdeki açıkları fark ederek çok önceden bu konuda terminoloji ve altyapıyı kurmuştur.
ITIL mantığı aslında sadece IT alanında çalışanları etkilemekle kalmamış olup IT birimleriyle ortak işler yürüten İş birimlerini de önemli ölçüde etkilemeye başlamıştır. IT birimlerinin çalışma süreçlerini iyileştirmesini, geliştirmesini sağlayıp bu konuda bir standardizasyon getirmektedir. Genel olarak ITIL mantığını uygulayan şirketlerde IT hizmet seviyelerinde önemli iyileşmeler görüldüğünü söyleyebiliriz.
1- Service Strategy (Hizmet Stratejisi): 
IT hizmet yönetimi ile ilgili genel stratejilerin nasıl belirleneceğini kapsamaktadır. Bu kapsam içerisinde müşteri ve pazarların belirlenmesi, her türlü kaynakların, yeteneklerin ve sınırlamaların belirlenmesi olarak düşünülebilir.
2- Service Design (Hizmet Tasarımı):
Bu aşamada ise oluşturulacak olan hizmetin çeşitli kısıtlara karşı olan tasarımı ile ilgilenmektedir. Ayrıca iş birimlerinin ihtiyaçlarına yönelik olan hizmetlerin ne şekilde tasarlanacağını, hizmetlerin finansal değerlendirmesini ve ileri dönük olarak desteklenip desteklenemeyeceğini belirler.
3- Service Transition (Hizmet Geçişi)
Bu bölüm ise tasarımı yapılmış olan bir hizmetin faaliyete geçmesini sağlamak için yol gösterici nitelik taşımaktadır. Bir hizmet için gerekli olan teknik veya teknik olmayan tüm öğeler Hizmet Geçişi’ nde yer almaktadır. Servis yaşam döngüsünün en önemli bölümü olup hizmet tasarımı aşamasında oluşturduğumuz Hizmet Tasarım Paketleri geliştirilir ve testleri yapılarak sisteme yüklenir.
Hizmet geçişi aşaması işletme ihtiyaçlarının geliştirilen hizmetler ile karşılanması sırasında ortaya çıkabilecek her türlü riski de en aza indirmeyi amaçlar. riski de minimum seviyede tutmayı amaçlar.
4- Service Operation (Hizmet Operasyonu):
Hizmet Operasyon aşaması sunulmakta olan hizmetin daha verimli ve efektif kullanımını amaçlamaktadır.  Bu aşamada şirket stratejisi fiiliyata geçer ve hizmet operasyonu adımında kullanılan hizmetler müşteriye sunulmaya başlar. Dolayısıyla müşteriye sunulan hizmetin işleyişinin takibi ve olası geliştirme ve düzeltmelerin izlenerek performans raporları ile sunulması da bu bölümde sağlanmaktadır.
5- Continual Service Improvement (Sürekli Servis İyileştirmesi):
Sürekli Servis İyileştirmesi, diğer tüm yaşam döngüsü adımlarına entegre olan bir adımdır. Bu aşamanın en önemli özelliği devamlı olarak bir gelişim ve değişimi desteklemesidir. 
Bu aşamadaki çalışmalardan biri, Hizmet operasyonu bölümünden gelen sistemin çalışma performans verilerine bakarak hizmetler üzerinde yapılabilecek olan her türlü  değişiklik Hizmet Stratejisi aşamasında kullanılmak üzere Service Improvement Plan (Hizmet Geliştirme Planı) olarak dökümante edilmektedir.

Teşekkürler..

28 Eylül 2016 Çarşamba

Docker nedir, ne amaçla kullanılır ?


- Docker teknolojisi


Docker, dünyada en çok kullanılan yazılım konteynerleştirme    platformudur. Konteynerleştirme konteyner içine koyma anlamına
gelir.
Docker, Linux Kernel’e 2008 yılında eklenen Linux Containers (LXC) üzerine kurulu bir teknolojidir. LXC, Linux’da aynı işletim sistemi içerisinde birbirinden izole olmuş bir biçimde çalışan Container’lar (Linux tabanlı sistemler) sağlamaktadır.
Container’lar içerisinde aynı işletim sistemi tarafından çalıştırılan process’lere, LXC tarafından işletim sisteminde sadece kendileri koşuyormuş gibi düşünmeleri için bir sanallaştırma ortamı sağlanmıştır.
LXC, Container’lara işletim sistemi tarafından sunulan dosya sistemi, ortam değişkenleri (Environment Variable), vb fonksiyonları her bir Container’a özgü olarak sağlar. Aynı işletim sistemi içerisinde çalışmalarına rağmen Container’lar birbirlerinden izole edilmişlerdir ve birbirleri ile istenmediği müddetçe iletişime geçemezler.

 İletişim kısıtlamasının bir amacı da Container’larının güvenliğini aynı Host üzerindeki diğer Container’lara karşı da korumaktır. 

LXC, Docker ve klasik sanallaştırma VMware, Xen, Hyper-V gibi Hypervisor’ler (sanallaştırma platformları), yönettikleri fiziksel veya sanal bilgisayarlar üzerine farklı işletim sistemleri kurulmasına olanak tanımaktadırlar.
Günümüzde veri merkezleri (data center) çok büyük oranda sayılan Hypervisor’ler tarafından sanallaştırılmışlardır, Cloud (Bulut) olarak adlandırılan kavramın altyapı kısmını oluşturan geniş veri merkezleri tamamıyla Hypervisor’ler tarafından yönetilmektedir.
Hypervisor platformları sayesinde fiziksel olarak işletilen güçlü sunucular, ihtiyaç ölçüsünde farklı işletim sistemleri (kimi zaman hem Windows hem de Linux aynı fiziksel sunucuda) kurularak kolaylıkla işletilebilmektedir.
Sanallaştırılan farklı işletim sistemlerinin, Hypervisor tarafından fiziksel sunucu üzerinde kendisine sağlanan disk bölümlerine kurulması gerekmektedir.


- Disk Alanı

Container teknolojisi ile Hypervisor teknolojisine göre sanallaştırma için gerekli disk alanından önemli bir tasarruf sağlanmaktadır. Sanal olarak koşturulan işletim sistemlerinin her birinin 7GB disk alanı, 2GB RAM ve 1 Core gerektirdiğini düşünelim.
Hypervisor’lerle 64 core’luk işlemciye sahip bir bilgisayara 20 adet sanal sunucu kurmak istediğimizde 20 x 7GB = 140GB bir disk alanı, 20 x 2GB = 40GB RAM ve 20 x 1 = 20 Core’a ihtiyacımız olacaktır ve bu kaynakların tamamı sadece işletim sistemi için kullanılacak olan kaynaklardır.
 20 adet sanal sunucu kurmak yerine LXC ile sanallaştırma yaptığımızda ise sadece 7GB’lık bir disk alanı, 2GB RAM ve 1 Core bize yeterli olacaktır.
Hyporvisor’lerle yapılan sanallaştırma her bir işletim sisteminin ayrı ayrı bakımının (güncellemelerin ve güvenlik yamalarının) yapılması gerekmektedir.
Tek işletim sistemi içerisinde LXC kullanılarak yapılan sanallaştırmada ise bir işletim sisteminin bakımı yapılarak daha ekonomik bir yapı sunulur. 

- Mimari yapı

Docker temel iki parçadan oluşmaktadır. Birincisi Linux Kernel’la direkt iletişim halinde olan Docker Daemon, ikincisi ise bu Daemon (Motor) ile iletişim kurmamıza olanak tanıyan Docker CLI (Command-Line Interface)’dır.
Linux’ta hem Docker Daemon hem de Docker CLI doğal olarak direkt Linux üzerinde koşmaktadır. Windows ve Mac OS X’te ise Docker CLI Windows ve Mac OS X işletim sistemleri üzerinde koşmakta, Docker Daemon ise bu işletim sistemlerinde bir Hypervisor (duruma göre VMware, VirtualBox, Hyperkit, Hyper-V) yardımıyla çalıştırılan Linux üzerinde koşmaktadır.
Windows ve Mac OS X’te (konfigüratif olarak aynı zamanda Linux’ta da) Docker CLI ve Docker Daemon TCP ile haberleşmektedirler. Docker CLI’dan verilen komutlar TCP ile Engine’e iletilmekte ve işlenip cevaplanmaktadır.
Aralarında TCP haberleşmesi bulunduğundan aralarında TCP bağlantısı kurulabilen herhangi bir Docker CLI (Client) ile Docker Daemon’i konuşturmak mümkündür. İşte anlatılan bu yöntemle Windows ve Mac OS X’te Docker çalıştırmak mümkün hale gelmektedir. Aşağıda verilen tabloda, vm ile dockerın karşılaştırılması yapılmıştır..



- Docker'ın Hedefi

Uygulamaların kendi bağımlılıkları yanında diğer önemli bir ihtayaç ise uygulamaların çalışacağı işletim sistemlerinin hazır hale getirilmesi ve yönetilmesi sürecidir.
Docker işte tam bu noktada görev alarak, uygulamanın çalışabilmesi için gerekli işletim sistemi ortamını hazır hale getirmede, saklamada, versionlamada, paylaşmada sunduğu gereçlerle yazılım geliştirimi dışındaki operasyonel işleri inanılmaz kolaylaştırmaktadır.
Uygulamaların koştuğu işletim sistemlerindeki diğer bir gereksinim ise yönetim ihtiyacıdır.
Docker, kullanıcılar tarafından hazırlanan işletim sistemi imajlarını, kolaylıkla çalıştırabilmekte, versionlayabilmekte ve sistem kaynaklarını (RAM, CPU, Network) kullanıcının belirttiği ölçüde ayırarak yönetebilmektedir.












27 Eylül 2016 Salı

IT ve Sistem odası nasıl olmalıdır ? \\How should it be system room and IT ?

IT VE SİSTEM ODASI NASIL OLMALIDIR?

         Bu yazımızda orta ve büyük ölçekli işletmelerin sistem odalarının nasıl yapılandırılması gerektiğinden, sistem odasının izlenmesinden, bilişim altyapısının sağlıklı çalışmasına kadar bir sistem odasında olması ve olmaması gereken unsurlardan bahsedeceğiz. Bahsedeceğimiz kriterler küçük ölçekli sistem odaları için tümüyle gerekli olmasa da gereksinimleri belirleme açısından bir referans niteliğinde olacaktır.






        Yanlış ya da eksik planlanmış bir sistem odası, sorumlusunun evinden çok bu odada vakit geçirmesine sebep olur ki bu bilişim personeli tarafından hiç hoşlanılan bir durum değildir. İşletmenizin ve IT altyapınızın büyüklüğüne oranla problem ya da arıza durumlarında sorundan etkilenen kullanıcı sayısı artacak, üzerinizdeki baskı ve stres de problemin çözülmesinde size engel olmaya çalışacaktır. Bu sebeple sistem odasını tasarlarken tüm dış faktörler düşünülmeli, oluşan sorunlara mümkün olan en erken sürede müdahale edilmesini sağlayacak sistemler imkanlar dahilinde kullanılmalıdır.

-Fiziksel Tedbirler

1. Yer Seçimi :  Sistem odasının konumlandırılacağı yer seçilirken ortamın fiziksel değişikliklerden minimum etkileneceği bir bölge tercih edilmelidir.

2. Isı kontrolü :  Bildiğiniz gibi elektrikle çalışan tüm cihazlar için ideal çalışma sıcaklığı söz konusudur. Günümüzde birçok işlemci 70º ve üzeri sıcaklıkta çalışamayacağı için bu ısıya ulaşan sunucular üzerindeki sensörler aracılığıyla kendini kapatır. Hizmet veren bir sunucu için ise bu kabul edilemez bir durumdur. Bu nedenle ortam sıcaklığının mümkünse yedeklenmiş klimalar aracılığıyla optimum çalışma derecesinde tutulması gerekmektedir (10º ve 40º arası kabul edilir). Her ihtimale karşı sistem odasının birkaç noktasına, e-posta, sms ya da telefon çağrısı aracılığıyla bilgilendirme yapan ısı sensörleri konumlandırmanız, sisteminizi ısıya karşı tüm risklerden koruyacaktır.


3. Nem kontrolü : Nem sadece sunucular ve bilgisayar sistemleri için değil üzerinde elektronik devre elemanları bulunduran tüm cihazlar için bir risk oluşturur. Ortamdaki nem oranının eşik değerlerinin altına düşmesi elektronik devre elemanlarının statik elektrikle yüklenmesine, üstüne çıkması ise sıvı oluşumlarına neden olur ki bu da cihazlarınızın kullanabileceğinden fazla elektrik taşıması ya da kısa devre nedeniyle bozulmasına sebep olacaktır. Bu nedenle sistem odanıza e-posta, sms ya da telefon çağrısı aracılığıyla bilgilendirme yapan nem sensörleri ile izlenmesi ve uygun koşullarda tutulması gerekmektedir.


4. Yangın : Oda içinde çıkabilecek yangınlara karşı duman dedektörleri kullanılarak oda sürekli kontrol altında tutulmalı,  olası bir yangında cihazlara zarar vermeyecek temiz gaz diye adlandırılan FM200 söndürme sistemi kurulmalıdır. FM200 gazının avantajlarından bahsedecek olursak, hızlı ve etkili, doğaya ve ozon tabakasına zararı olmayan, elektronik cihazlar için zararsız, az yer kaplayan ve ortamdaki oksijen seviyesini azaltmayan dünyaca kabul görmüş endüstri standardıdır.







5. Su baskını : Diğer bir doğal afet olan su baskınlarına karşı alınabilecek önlemler yükseltilmiş zemin ve su dedektörüdür. Aşağıdaki örnekte görebileceğiniz yükseltilmiş zemin ve dedektör su basmasından haberiniz olmasını ve gerekli müdahaleleri yapmanız için size zaman kazandıracaktır.






- Teknik Tedbirler


1. Enerji kontrolü : Enerji konusunu bu yazıdaki başlıklar içinde ne kadar uzun anlatsak da yetersiz kalacaktır. Ana başlıklar olarak enerji altyapısında dikkat edilmesi gereken konular;
– Enerjinin sürekliliği
– Enerjinin yedekliliği
– Enerjinin iletimi
– Enerjinin izlenmesi
– Topraklama

2. Kabin düzeni : Isı kontrolü başlığında bahsettiğimiz gibi, sunuculardaki fanlar havayı önden çekip arkadan dışarı itecek şekilde dizayn edilmiştir. 
Bu sebeple kabin düzeni oluşturulurken sunucuların ön yüzleri birbirlerine bakacak şekilde kabin düzeni oluşturulmalı, doğru ve etkili soğutma için soğuk hava sunuculara önden ulaştırılmalıdır. 
Kabinlerinize cihazlarınızı yerleştirirken yerel ağ ve dmz’e hizmet eden sunucuları ve switchlerini, ayrı konumlandırmak, veri depolama, yedekleme, ağ bağlantısı ve güvenlik cihazlarını merkezi, kolay erişilebilir bir noktaya yerleştirmek işinizi kolaylaştıracak ve size planlı bir büyüme sağlayacaktır.



3. Kabin içi kablolama : Herhangi bir problem durumunda en kısa zamanda problem olan sunucuya ulaşmak ve downtime diye adlandırılan hizmet kesintisi süresini en aza indirmek bilişim personelinin işini kolaylaştıracaktır. 
Bu sebeple kabin içi kablolamanın mümkün olan en düzgün şekilde yapılması, sunucuların kablo toplayıcı aparatlarının takılması, network kablolarının etiketlenmesi hem kaliteli ve düzenli bir görünüm sağlayacak hem de problem anında aradığınızı kolayca bulmanızı sağlayacaktır. 







4. Düzenli kayıt tutma : Eğer  ortalamanın   üzerinde   büyüklükte   bir   yapınız  varsa sunucularınızın ve diğer cihazlarınızın hangi kabinde olduğunu aklınızda tutmak imkansızdır. 
Bu sebeple yapınızı oluşturmaya başladığınız ilk günden itibaren kabinlerinizi numaralandırmalı, hangi cihazın hangi kabinde olduğunu bir veritabanında benzersiz bir kayıt numarasıyla kayıt altına almanız gerekir. 

5. Güvenlik – İzleme : Sistem odanız için kendiliğinden oluşan fiziksel ve teknik problemler dışında bilinçli yapılmış sabote girişimleri de ciddi sonuçlar doğurabilir. 
İşten çıkarılan bir çalışan, öfkeyle sisteme bilinçli olarak zarar verebilir. Bu sebeple sistem odasının girişi mutlaka kilitli, kontrollü olmalı, odaya girişler yalnızca yetkilendirilen kişiler tarafından yapılmalı, giriş çıkışlar saat ve isim bilgisi ile istenildiğinde raporlanabilmeli ve son olarak herhangi bir adli vaka durumunda kullanılmak üzere tüm hareketlerin gözlemlenebileceği açılarda kamera yerleştirilmeli ve hareketler kayıt altına alınmalıdır.